This article examines the role of cinema in the transition from physical space to digital space. Similar to photography and painting, cinema is regarded as an art form capable of reflecting historical, sociological, and economic transformations. Discussing how the representation of space in cinema has evolved over time through technological advancements, this study analyzes various approaches to space in film history using a literature review and employs Critical Discourse Analysis to derive insights. The research explores the role of film production technologies, virtual space designs, and computer-generated visual effects in the transition from real-world locations to digital spaces in cinema. In early cinema, space was used as a direct representation of reality. However, pioneers like Georges Méliès expanded the perception of space through stage design and visual effects. Movements such as German Expressionism and Italian Neorealism attributed dramatic and social meanings to space. With the advent of digitalization, virtual spaces and hybrid realities have gained prominence. Films like The Matrix and Avatar have introduced new spatial understandings in cinema through digital effects and computer graphics. Today, LED Volume, AI-assisted stage designs, and virtual reality technologies continue to reshape spatial perception in cinema. In this context, the study concludes that the use of space in cinema is not merely a physical setting but also a form of representation carrying social and political messages.
Cinema digital space representation virtual reality digital effects artificial intelligence cinema and space
Bu makale, gerçek mekandan dijital mekana geçişte sinemanın rolünü ele almaktadır. Sinema, fotoğraf ve resim sanatlarına benzer şekilde, tarihsel, sosyolojik ve ekonomik dönüşümleri yansıtma kapasitesine sahip bir sanat formu olarak değerlendirilmektedir. Mekan kavramının sinemadaki temsilinin, zaman içinde teknolojik gelişmelerle nasıl dönüştüğünü tartışan çalışma, erken dönem sinemasından günümüze kadar olan süreçte mekana yönelik ortaya konan çeşitli yaklaşımları literatür taraması yöntemi kullanarak analiz etmekte ve Eleştirel Söylem Analizi yönteminden yararlanarak çıkarımlarda bulunmaktadır. Sinemada gerçek mekan kullanımından dijital mekana geçiş sürecinde, film yapım teknolojilerinin, sanal mekan tasarımlarının ve bilgisayar destekli görsel efektlerin kullanımının rolü ele alınmaktadır. Erken dönem sinemasında mekan, gerçekliği doğrudan temsil eden bir araç olarak kullanılmıştır. Ancak Georges Méliès gibi öncüler, sahne tasarımı ve görsel efektlerle mekan algısını genişletmiştir. Alman Ekspresyonizmi ve İtalyan Yeni Gerçekçiliği gibi akımlar, mekana dramatik ve toplumsal anlamlar yüklemiştir. Dijitalleşmeyle birlikte sanal mekanlar ve hibrit gerçeklik kavramları ön plana çıkmıştır. The Matrix ve Avatar gibi yapımlar, dijital efektler ve bilgisayar grafikleriyle sinemada yeni bir mekan anlayışını mümkün kılarken, günümüzde LED Volume, yapay zeka destekli sahne tasarımları ve sanal gerçeklik teknolojileri sinemada mekan algısını yeniden şekillendirmektedir. Bu bağlamda, sinemada mekanın kullanımının, sadece fiziksel bir alan olmadığı; aynı zamanda toplumsal ve politik mesajlar taşıyan bir temsil biçimi olarak ortaya çıktığı sonucuna varılmaktadır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Communication Theories, Documentary Film - Political Cinema, Cinema Theories |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Early Pub Date | June 25, 2025 |
Publication Date | |
Submission Date | January 30, 2025 |
Acceptance Date | April 5, 2025 |
Published in Issue | Year 2025Volume: 7 Issue: 1 |